Kendine güvenen insanlar narsist midir?

Bireyin kendine güveninin ve benlik saygısının erken gelişimi, ruhsal olarak sağlıklı, mutlu ve tatmin edici bir yetişkin yaşamının yanı sıra akademik/mesleki başarının anahtarı olarak görülmektedir. Fakat kendine güvenen bir kişi ile narsist bir kişi arasındaki farklar nelerdir?

Pek çok araştırma, genel zihinsel iyilik halinin ve hayattaki mutluluk duygularının, özgüvenin gelişimi ile doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu durumun önem kazanmasıyla birlikte ebeveynlerin çocuklarıyla çocuk gelişimine yönelik iletişim ve yaklaşımları farklı bir boyut kazanmıştır. Ancak özellikle 1990’lardan sonra çocuk yetiştiren anne babalar özgüveni yüksek insanlar yetiştirmek isterken narsist yetişkinler mi yarattı?narsist kişilik yapısı, kimler narsist yapılıdır, narsist kişilik nedir

Öncelikle narsisizm ve özgüvenin tamamen farklı kavramlar olduğunu vurgulamak gerekir. Her şeyden önce, bu kavramlar, yukarıda daha geniş olarak tartışıldığı gibi, insanların kendilerini ve başkalarını nasıl algıladıklarına göre farklılık gösterir. Narsist kişilik özelliklerine sahip kişiler, sosyal çevrelerini dikey olarak düşünürler; diğerleri ya daha düşük ya da daha yüksek, emsal yok. Amaçları gereken her şekilde zirveye çıkmaktır ve kurdukları ilişkiler bu amaca hizmet eder. Öte yandan kendine güvenen insanlar sosyal çevrelerini yatay olarak algılarlar ve onları kendileri ile eşit görürler. Sağlıklı bir ilişkiye, sevgi ve beslenme bağına ihtiyaçları var, başkalarını aşma arzusuna değil. Diğer insanlarla derin ve yakın ilişkiler kurarlar; Başka bir deyişle, kurdukları ilişkileri her an kırılgan benlik saygılarını yok edebilecek ve bu nedenle üstesinden gelinmesi gereken bir tehdit olarak değil, kendilerini inşa etmelerini kolaylaştıran bağlar olarak görürler. Sonuçta; Narsist kişilik yapısına sahip kişiler kendilerini mükemmel görürken, kendine güvenen insanlar kendilerini değerli hissederler.

Kişiliğin narsisistik organizasyonunun kökenleri, yukarıda bahsedildiği gibi, birçok zihinsel süreç gibi, çocuk ve aile etkileşimlerine dayanmaktadır. Araştırmalar, kendine güvenen insanların ebeveynlerinin çocuklarına sevgi ve şefkat gösterdiğini, ancak onları diğerlerinden üstün tutmadığını gösteriyor. Narsist kişilik özelliklerine sahip kişilerin ebeveynlerinin, çocuklarını sıklıkla övdükleri, kendilerinden daha az başarılı olan diğer çocuklarla karşılaştırdıkları ve çocuklarının niteliklerini abartma eğiliminde oldukları gözlemlenmiştir. Açıkça söylemek gerekirse, ebeveyn bağlılığı ve sevgisi sağlıklı bir özgüveni beslerken, ebeveynlerin çocuklarına aşırı değer vermesi narsisistik patolojiye neden olur. Freud’a göre, bu aynı zamanda ebeveynlerin kendi narsisizminin çocuklarına yansımasıyla da ilgilidir. Freud, ebeveynlerin çocuklarına olan sevgisinin narsisizmlerini körüklediğini ve onu yeniden ürettiğini söylüyor. Çocuklarında asla başaramayacaklarını görmek istiyorlar. Çocuklarının niteliklerini abartma eğilimindedirler. Çünkü çocuklarını birey olarak değil, kendilerinin bir uzantısı olarak görürler. Başka bir deyişle, kendi narsisistik ihtiyaçlarını karşılamak için çocuklarını kullanırlar.

Aşırı kontrol sahibi olan ebeveynlerin çocuğuna kendini geliştirme alanı bırakmadığı, her şeye müdahale edip müdahale ettiği ve ayrıca çocuğu narsistik bir savunma mekanizması geliştirmeye zorladığı söylenebilir. Her şeyi kontrol eden ve yönetmek isteyen bir ebeveyn bunu açıkça ortaya koyuyor: “Bilmiyorsun, bunu yapamazsın, ben biliyorum ve sana ne yapman gerektiğini söyleyebilirim, ben yanında olmazsam bunu yapamazsın.” Yapılması gereken her şey güçlü bir benlik algısının gelişmesine katkıda bulunur.

Sonuç olarak, özgüven geliştirmenin anahtarı, çocukların üstün olduklarının bilinciyle değil, herkesle eşit olduklarının, herkes kadar değerli olduklarının bilinciyle yetişmeleridir. Farklılıklar insanlar arasında hiyerarşi yaratmaz; İnsanların benzersiz değerlerini tanımanın ve ifade etmenin yapıcı etkisinin, örneğin üstünlük / aşağılık gibi hiyerarşik bir düzende düzenlenmesinden farklı olduğuna özellikle dikkat edilmelidir. Makalenin ilk bölümünde tartışıldığı gibi, bu durumu yaratan boşluklar yine çocukluk döneminde özgüven gelişimi sekteye uğrayan ve yeterli öz denetime sahip olmayan kişilerde görülür; Dolayısıyla, bir bakıcının ya da kişilerin çocukla kurduğu bağ, sevgi ve doyuma dayalıdır, derinliği, esnekliği (sert değil), ailedeki ekip çalışmasının kalitesi, yeterli dikkat ve duygusal doyum, bir çocuğun gelişimi için altın değerindedir. sağlıklı kişi. kendine güven ve benlik saygısı.

Yorum yapılmamış

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir